By-Master-38.Tr.Gg | MeKaN BuRaSı|

roportaj

Yepyeni röportajlar sizinle!!
Yapamadığım her şeyi sahnede yapıyorum
 
Büyük Resim İçin Tıklayınız Ekin Türkantos'un aksam.com.tr'de Okan Yalabık'la yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz..



'Hatırla Sevgili' dizisiyle pek çok kişinin gönlünde taht kuran, facebook'ta adına fan grupları açılan ve her ne kadar izleyici onu sürekli farklı projelerde görmek istese de kendini hep bir adım geride tutmaktan hoşlanan Okan Yalabık, 'Güz Sancısı' filmiyle yeniden karşınızda...

Başarılı işlere imza atan yönetmen Tomris Giritlioğlu, bu defa da 'Güz Sancısı' filmiyle izleyiciyi 6-7 Eylül Olayları'na götürüyor. Dün vizyona giren film, yönetmenin 2002'den beri üzerinde çalıştığı bir proje. Yılmaz Karakoyunlu'nun aynı adlı eserinden senaryolaştırılmış film, 1955 yılı İstanbul'unda geçiyor. Milliyetçi, zengin bir toprak ağasının oğlu olan Behçet (Murat Yıldırım), karşı komşusu Rum Elena'ya (Beren Saat) aşık oluyor. 6-7 Eylül Olayları'nın patlak vermesiyle de duyguları ve siyasi fikirleriyle bir iç hesaplaşmaya girişiyor. Filmde Behçet'in en iyi dostu olarak karşımıza çıkan Okan Yalabık ile rolünü ve oyunculuğu konuştuk.

Çok ilgi çeken bir dönem dizisinden sonra yine bir dönem filminde yer alıyorsunuz. Bu projede size cazip gelen neydi?
'Hatırla Sevgili'den sonra 'Güz Sancısı' peşi sıra gelmiş bir proje. 3 yıldır Tomris Hanım'la mesai halindeyiz. Tabii ki karakterin derinliği ve boyutu bu işi yaparken keyfini de beraberinde getiriyor. 'Derdi olan' insanların izlencesi her zaman caziptir. Her iki projede de canlandırdığım roller çok keyifli ve iyi karakterlerdi. 'Hatırla Sevgili' titizce hazırlanmış, işaret ettiği konular itibariyle de çok kayda değer bir işti. Bunu her iki proje için de söyleyebilirim aslında. Canlandırmaya çalıştığım karakteri okurken yakaladığım şey, insana çok yaklaşan durumlarının olduğuydu. Organik, yaşayan, 'kahramanlık' erdemi bulunmayan ama bizim tanıyacağımız, yanımızdan geçen insanlar gibi. Cazibesi de burada. Bir kahraman olmasından ziyade insana yaklaşıyor olması, inandırıcılığı getiriyor. Bir role çalışırken bunlarla uğraşmak çok daha keyifli.

FİLM, DİZİ GİBİ TİTİZLİKLE ÇEKİLDİ

Filmde canlandırdığınız karakter nasıl?

Suat adında bir karakter. Kahyalık yapan, varlıklı olmayan bir ailenin çocuğu. Çocukluğundan beri o varlıklı evde hayatını geçirmiş. Evin oğlu Behçet'ten yaşı biraz büyük olsa da onun en iyi dostu. Üniversiteye de beraber devam etmiş ama hayatı zıt algılarda yaşıyorlar.

'Hatırla Sevgili' birçok yönden farkındalık yarattı. Dizinin müzik cd'si ilgi gördü, Deniz Gezmiş'in hayatını anlatan kitapların satışı arttı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Bütün ilginin yakın tarihe dönmesi, bu konulardan bihaber insanların ilgilenmeye başlaması bizi sevindiren bir geri dönüştü. Bir televizyon dizisinden böyle geri dönüşler almanız, işinizi severek yapmanızı sağlıyor. Tabii ki dizi çok uzun bir süreçten bahsediyor. Bunun için herkes titiz davranıyor. Tarih biliminden faydalanıyoruz. Farklı teknik şeyler vardı; mesela yaz aylarında kışı çekiyorduk. Dikkatlerden kaçan şeyler de oldu. Ama herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Aynı şey film için de geçerli.

Sizce 'Güz Sancısı' da dizi gibi bir etkiye sahip olacak mı?
Birtakım yerlere işaret edecektir. 'Hatırla Sevgili'nin bir yargıda bulunmak gibi misyonu yoktu. Sadece işaret ediyordu. Filmde de aynı şey olacaktır.

'FERHANGİ ŞEYLER' YOLUMU ÇİZDİ

Kenter Tiyatrosu'ndaki '39 Basamak' adlı oyundan bahsedelim mi? Tiyatroda olmak size neler hissettiriyor?

Ortaokuldayken Ferhan Şensoy'un 'Ferhangi Şeyler' adlı oyununun ses kasetini evde dinlemem, tiyatroyu düşünmeme neden olan en önemli faktördür. O fikir kafamdan hiç çıkmadan o yolculuğa çıktım. Hala da devam ediyorum. '39 Basamak' adlı oyunun ikinci sezonunu oynuyoruz. Ve provasında olduğumuz Berkun Oya'nın yazıp yönettiği 'Bayrak' adlı bir oyun var. Şubat ayında Garajistanbul'da çarşamba günü matine ve suare olmak üzere oynayacağız. Liseden beri bu işle uğraşıyorum. Başka hiçbir şey yapmadım. Yapamadığım her şeyi yapabildiğim bir yer sahne. Hep ve tek ilgilendiğim şey. Tiyatro, dizi ya da sinema gibi kıyaslamalar yapmıyorum, oyunculuğu tek bir olgu olarak algılıyorum. Bulunduğumuz yer ve koşullar değişiyor sadece.

Bu sezon neden bir dizi projesinde yer almadınız?
Şanslı bir durumum var ki mesleğe başladığımdan beri hiçbir sezon tiyatroya ara vermedim. Dizi ve sinema filmleriyle beraber hepsini götürebildim. Birbirine engel olan şeyler değiller. Bazı zamanlar programlar sıkışabilir ama üstesinden gelinemeyecek kadar değil. Bu sezon heyecanlandığım ve kafi miktarda yükseldiğim bir işin sessizliğindeyim.

İnsan çok iyi bir işin ardından daha coşkulu olmaz mı? Mizacınız mı böyle?
Nedenini bilmiyorum galiba biraz öyle. Her zaman, her yerde olmak bence hoş bir şey değil.

İnsanlar merak ediyor sizi?
Kötü bir şeyin içinde olmaktansa merak unsuru olmak daha iyi.

Facebook'ta sizinle ilgili çeşitli gruplar var: 'Hatırla Sevgili bitti ama Necdet içimize işlemiş gitmiyor', 'Bir daha Cansel'i Okan'ın yanına koymayın, görüntüyü bozuyor' gibi... Hakkınızda çıkan yazıları, forumları takip ediyor musunuz?
Evet, ben de denk geldim. Takım tutar gibi bir durum oldu izleyici açısından... Haberin Devamı...

Kaynak:aksam.com.tr

 

Birinci bölümden beri jenerikte varım...
 
Büyük Resim İçin Tıklayınız milliyet.com.tr'nin "Cafe" sayfasındaki köşe yazarlarında İlknur Taş'ın Uğur Polat ve Meltem Cumbul ile yaptığı röportajı sizlerle paylaşıyoruz...




“Okul yıllarımda benim için bir efsaneydi” dediği Uğur Polat’la “Aşk Yakar”da yolları kesişen Meltem Cumbul aldıkları ücretlerde indirim yaptıklarını söyledi

KANAL D’nin dizisi “Aşk Yakar” kriz nedeniyle ara verdiği ekran macerasına bugün kaldığı yerden devam ediyor. Uğur Polat’ın Savcı Duran’ı canlandıracağı dizide hikâyenin aslında şimdi başladığını söyleyen Cumbul “Yaklaşık iki yıl çalıştık biz bu projeye. Devam etmemiş olması benim bu projeye olan inancımı kaybetmeme yol açmazdı. Bizim ücretlerimizde de indirim yapıldı. İçinde bulunduğun durum neyse ona göre hayat standartını küçültmekte bir sakınca görmüyorum” diyor. Polat da dizinin devamı için gereken her türlü fedakârlığı yaptıklarını söylüyor.




Asıl hikaye şimdi başlıyor

“Aşk Yakar”da yolları kesişen Meltem Cumbul ile Savcı Duran rolünde izleyeceğimiz Uğur Polat bol sürprizli dizinin yeni bölümleri hakkında ipuçları veriyor


Dizi bir süre yayınlanmadı. Hatta sona erdiği söylendi. Bu dizinin başrol oyuncusu olarak sizi nasıl etkiledi?
Meltem Cumbul: Ekonomik krizden ötürü sadece bu diziye uygulanan bir durum olmadığından ve tekrarlar sürekli girdiği için dizinin devam etmesi beni çok mutlu etti. Kanalın bu projenin arkasında duruyor olması çok hoş...

Ama bu verilen aralar tabii ki, dilerim takip eden kitleyi koparmaz. Ben çok sonuçlarla ilgilenen biri değilim. Yolculuk benim için önemli. Bu dizi yolculuğu sıkıntısıyla, sevinçleriyle, bana yaşattıklarıyla güzel bir yolculuk.

Bu yolculuk yarım kalsaydı neler hissederdiniz?
M.C: Yaklaşık iki yıl çalıştık biz bu projeye. Devam etmemiş olması benim bu projeye olan inancımı kaybetmeme yol açmazdı. Zamanlamalar önemlidir. Ama her şeye rağmen tabii ki üzülürdüm. Elimden geleni yaptığıma inandığım sürece bu üzüntümün çok fazla olacağına inanmıyorum. Vicdanım çok rahat. İşimi en iyi derecede yapmakla sorumluyum. Başına ne gelirse gelsin hayatımda bu kadar çok inandığım ve gönül koyduğum nadir işlerimden bir tanesi “Aşk Yakar”. Bu anlamda her bakımdan çok kıymetli.

Uğur Bey diziye yeni girdiniz. Bu projeye dahil olmanız nasıl oldu?

Uğur Polat: Bana bir yıl önce anlatıldı hikâye ve senaryoyu gördüm. Hikâye ve oynayacağım rol beni çok etkiledi. Bir de hep çalışmak istediğim oyuncu kadrosuydu. Oynayacağım savcı rolü çok vurucu... Bugüne kadar oynadığım karakterlerle çok benzer bir karakter değil. Çok katmanlı, sürprizli bir rol.

Savcı Duran karakterini nasıl tanımlarsınız?
U.P: Nazlı’nın hapishaneye düşmesiyle aslında giriyor hikâyeye Savcı Duran. Mahkumlarla farklı bir ilişki sürdüren, arkadaşlık, dostluk geliştiren bir savcı. Nazlı ile özel olarak ilgilenen bir savcı...

Yollarımız cezaevinde kesişecek. Nazlı oradakilerden çok farklı bir karakter. Aslında orada olmaması gereken biri ama hayat onu oraya sürüklemiş. Nazlı için kumaşı düzgün, farklı biri diyor. Böylece aralarında bir ilişki başlıyor. Çabuk sinirlenen ama çabuk neşelenebilen, sağı solu belli olmayan, dış görünüşüyle hayata sıkı sarılıyormuş ama içinde fırtınalar kopan biri Duran.

Siz dokuzunu bölümde diziye giriyor-sunuz. Bu bir oyuncu için risk midir?
U.P: Birinci bölümden beri jenerikte varım. Planlanmış bir dizi. Türkiye’de çok alışık olmadığımız bir durum bu. Gün birincisi olan diziler bile ara verdi. Mesela “Yaprak Dökümü”. Böyle bir dönem geçiriyoruz. Bunun altından kalkmamız gerekiyor. Benim için risk değildi.

Nazlı yayınlanan son bölümde nişanlısı Mustafa’yı vurdu. Yeni bölümlerde neler yaşayacak?
M.C: Nazlı’nın değişim süreci başladı. Bu süreçte de en büyük yardımı Savcı’dan alacak. Bugüne kadar bütün hayatını Mustafa üzerine kurmuş Nazlı’nın bireysel hale geçişini izleyeceksiniz. Önünde iki yol var diyor Nazlı’ya “Doğru düzgün hayatına tek başına devam edersin” ya da “Birinin altına yatarsın kalkarsın, bir erkek üzerinden hayatını sürdürürsün.” Nazlı’ya liseyi bitirmesi, dışardan sınavlara girmesi için yardım ediyor. Ona okuması gereken kitapları veriyor. Şiirle tanıştırıyor. Savcı, Nazlı’nın hayatının dönüm noktası diyebiliriz. Nazlı hamile. 15 yıl sonunda sahip olduğu en kıymetli şeyi de Mustafa’ya verdi.

U.P: Bu savcı için de öyle olacak. Savcı da çok değişecek Nazlı’yla tanıştıktan sonra. Nazlı ile birlikte hayata bağlanacak. Benim de değişim sürecim başlayacak bu tanışmayla birlikte. İçimi sızlatan bir karakter

Nazlı ve Savcı Duran arasında bir aşk yaşanacak mı?
U.P: Hikâye gereği çok yakınlaşacaklar. Savcı her anlamda çok yardımcı olacak Nazlı’ya. Bunun adı ileride aşk olur ya da platonik aşk olur, şimdiden bir şey söylemek yanlış olur. Şunu diyebiliriz: Nazlı ile Savcı arasında iyi bir yol arkadaşlığı başlayacak.

Sekiz bölüm yayınlandı. Bu süreç içinde nasıl tepkiler aldınız?
M.C: Fanatik bir kesim oluştu. Ancak izleyici son iki bölümde hikâyenin içinde kendilerini daha çok bulduklarını söylediler. Bu bir süreçti ve öncesini vermek gerekiyordu. Aslında hikâye şimdi başlıyor. Mustafa ve Nazlı’nın ilişkisi bitti denilen yerde her şey başlayacak. Çok süprizli bir hikâye.

Nazlı’yı oynamak size kendinizi nasıl hissettiriyor?
M.C: Ne kadar yaşadığı şeyler benle alakalı olmasa da, inanç sistemi, değişim-leri açısından bana yakın bir karakter. İçimi çok sızlatan bir karakter.

Hapishane çekimleri nerede yapılıyor. Zorlanıyor musunuz?
M.C: Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde. Nazlı’yı direkt oraya da alabiliriz (Gülüyor). Platoda çekimler yapılıyor. Çok soğuk bir yer. Geçen yıl böbreklerimden rahatsızlanmıştım. Soğuktan ötürü tekrar etti.
U.P: Çekimler biraz zorluyor. Bakımsız ve tozlu bir mekân. Biz her şeye rağmen güzel bir iş çıkarttığımıza inanıyoruz.

Kriz sonrası oyuncu ücretlerinde indirimler yapıldı. Kriz sizi nasıl etkiledi?
M.C: Benim para anlamında çekincelerim falan yok. Son ana kadar elimden geleni yapacağım. Ekonomik açıdan küçülme yoluna gitmekte fayda var. İçinde bulunduğun durum neyse ona göre hayat standartını küçültmekte bir sakınca görmüyorum. Bizim ücretlerimizde de indirim yapıldı. En başında da zaten prodüksiyona daha çok para kalsın diye çok yüksek fiyatlar istememiştik. Tek başıma bakamıyorum. Benim içinde olmadığım bir durumda proje devam edemiyor riskini insanlara yaşatmak istemem.

U.P: Dönem ne olursa olsun çalışmak, önemli. Devlet Tiyatrosu oyuncusuyum. Akmasa da damlayan bir güvencem var. Belli birikimlerim var daha önce yaptığım işlerden. Bir şekilde bu krizin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Meltem bu işin lokomotifi. Meltem olmazsa bu proje olmaz zaten. Bir sürü insan bu diziden ekmek yiyor. Gereken her türlü fedakârlığı yaptık bu işin devam etmesi için.

Uğur bizim okulda bir efsaneydi

Nasıl bir ikili olduğunuzu düşünüyorsunuz?

M.C: Uğur bizim okulda bir efsaneydi... Haberin Devamı...

 

Dublaj bir oyuncunun performansını gerçeklikten uzaklaştırıyor...
 
Büyük Resim İçin Tıklayınız En son sinemada 'Son Osmanlı Cumhuriyeti' filminde rol alan, şimdilerde ise 'Gece Sesleri' isimli dizide Aslı karakterini canlandıran Vildan Atasever, ekonomik krizle ve özel hayatıyla ilgili çok özel açıklamalarda bulundu. Ekonomik krizin tüm sektörü etkilediğini söyleyen Atasever, "Ben zaten çok mütevazı yaşarım. Krizde işi olan insanlardan olduğum için şükrediyorum" diye konuşuyor. Özel hayatında yeniden evlilik fikrine de sıcak bakan Atasever, böyle işlerin kısmet olduğunu söylüyor.


Oyunculukta hayatınızla ilgili önemli deneyimler edindiğinizi düşünüyor musunuz?
Çok büyük ve uzun vadeli kariyer planlaması yapmaya gerek kalmadı hiçbir zaman. Mesela ben proje seçerken hep içgüdülerime güveniyorum. Senaryo okurken heyecanımı izliyorum.

Tecrübelerinizden kendiniz için çıkardığınız sonuç nedir?

Hiçbir şey başladığınız noktada kalmıyor. Zamanla önemli tecrübeler ediniyor, hatalar yaparak bunlardan ders çıkarıyorsunuz. Ben bu tecrübelerimi hayata geçirmeye çalışıyorum. Tabii ki bazen doğru verdiğinizi sandığımız bir karar, daha sonra yanlış çıkabiliyor. Bunun için de büyük pişmanlıklar duymayıp, koşulları kendimce düzeltmeye çalışıyorum. Ama çabuk üzülen biriyim.

Filmlerinizin gişesine bakıyor musunuz?
Hiçbir sinema filminin gişesiyle ilgilenmiyorum. Çünkü ticaret adamı değilim ben! İşim gereği bütün filmleri izliyorum ve takip etmeye çalışıyorum. En son izlediğim film 'Sonbahar'dı. Çok da beğendim. Daha sonra vizyona girenleri izleyemedim.

Ekonomik kriz sizi nasıl etkiledi?
Ben zaten gündelik hayatımda çok mütevazı yaşarım. Ekonomik krizde, işi olan insanlardan olduğum için de her zaman şükrediyorum.

Oynadığınız diziden aldığınız ücret üzerinden indirim yapılmasına izin verdiniz mi?
Maddi konulara çok fazla giren bir insan değilim! Krizden hepimiz etkilendik. Sadece bizim sektörümüz değil, her sektör nasibini aldı. Hayat giderek zorlaşıyor. Bu durumun daha nereye kadar gideceğini merak ediyorum.

İş ve özel hayatınızda mutlu musunuz?
Bence insan her zaman mutlu olmalı. Yani psikolojik olarak sağlıklı ve iyi olmalısın ki, iş hayatında mutlu olabilesin. Mesela; özel yaşamında çok mutlusundur ama sevmediğin bir proje içindeysen, bu özel yaşamına da yansıyor. Ben her ikisinde de çok mutluyum.

Sizce dizi sektörünün aksayan yönleri neler? Başarılı işlerin sırrı nedir?
Maalesef hala dublajlı çalışıyoruz. Bence dublaj bir oyuncunun performansını gerçeklikten uzaklaştırıyor. Hiçbir şey doğal haliyle kalamıyor dublaj içinde... Bence koşullar el verdiği sürece sesli çekimler yapılmalı. Tabii ki, dublaj sanatçılarına çok saygı duyuyorum. Sesleriyle çok zor bir iş başarıp, karakterlere hayat veriyorlar. Ama yurtdışında artık dublaj yok! Genel olarak sesli çekimler yapılıyor. Bizim de artık yavaş yavaş buna geçmemiz gerekiyor. Başarılı işlerin bence başarısındaki en büyük etkenlerden biri de sesli çekimler.

Pişmanlık duyduğunuz işleriniz oldu mu?
Bir proje geldiğinde çok düşünerek karar veriyorum. Kendi verdiğim kararlarımla da mutlu olmaya çalışıyorum. Kötü görünen bir projenin de size sağladığı artılar mutlaka vardır. O kötü proje, sonrasında atacağınız adımlarla ilgili size çok şey öğretecektir. Böylece sonraki seçiminizde daha dikkatli olursunuz. O yüzden pişmanlık duyduğum bir proje yok!

Hayatınızın dönüm noktası olan yönetmenler var mı?
Bugüne kadar çalıştığım insanlardan sinema adına çok şey öğrendim. Onlardan bilgi ve tecrübe edindim. Kutluğ Ataman'la sinemaya adım attım. Çalışma temposuyla ve disipliniyle bana sinemayı öğretti. Zeki Demirkubuz'la da sinemanın edebiyatını anladım. İkisi de benim için dönüm noktasıdır. İkisiyle de, rol aldığım filmlerinden sonra bir daha görüşemedik. Zeki Demirkubuz'un yeni filmini merakla bekliyorum. Oynamasam da eminim keyifle izleyeceğim bir film olmuştur.

Çalıştığınız yetenekleriniz var mı?
Evet. Ama bunları yaptığım zaman, görülmesini isterim. Türkiye'de herkes konuşuyor, bu yüzden konuşmak bana çok anlamlı gelmiyor. Mesela fotoğraf çekiyorum. Resim yapıyorum. Resim bana meditasyon gibi geliyor. Dans ediyor ve müzikle uğraşıyorum.

Size kalsa hangi hikayeleri beyaz perdeye taşımak istersiniz?
Şöyle diyeyim; okuduğum bazı üçüncü sayfa haberlerinden 'Keşke bu bir film olsa' dediğim olaylar var. Bunlar bana daha gerçekçi geliyor. Gerçek olaylar benim ilgimi çekiyor.

Oyunculuğunuz adına bulunduğunuz yerden hoşnut musunuz?
Ben kendimi bulunduğum yere çok yakıştırıyorum. Olmam gereken yerde olduğumu da düşünüyorum. Elimizden geldiğince zor koşullarda iyi işler yapmaya çalışıyoruz. Bir hafta içinde uzun metraj bir sinema filmi uzunluğunda bir dizi çekiyoruz. Arkadaşlarımız da zor şartlarda çalışıyorlar. Onlar da ellerinden gelenin en iyisini yapma çabasındalar. Böyle bir sistemin için deyiz ve buna ayak uyduruyoruz. Tek başına bir şeyleri düzeltmek mümkün olmuyor. Bunu ancak hepimiz bir araya gelerek, yapabiliriz.

Kaynak:haber.mynet.com

 

 
 

 

Başak Boran Oksal
 
Büyük Resim İçin Tıklayınız Star Tv'de yayınlanan Son Bahar dizisinde Nursel karakterini canlandıran Başak Boran Oksal ile yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Kısaca sizi biraz tanıyabilir miyiz ?
Doğma büyüme Giresunluyum, ailemiz buralı. Liseye kadar eğitimimi burada tamamladım. Küçük Abim Tonguç Oksal'ın yönlendirmesiyle tiyatro okumaya karar verdim. Kültürü ve sanatı önemseyen bir aile ortamında yetiştim. Babam masal yerine Nazım Hikmet’in şiirlerini okurdu bana (gülüşmeler…) Orta okuldayken şan ve solfej dersleri aldım. Küçükken de balerin olmayı hayal ederdim. Çocukluk dönemimde TRT’de haberlerden önce Mini Bale diye bir gösteri varmış, hep onu izlermişim annem anlatır. Küçüklüğümden beri dans etme tutkusuyla doluyum. Ve kesinlikle balerin olacağıma inanıyordum o zamanlar. Sonra Ankara Üniversitesi’nin sınavına girdim. Annem tuttu elimden götürdü, ama kazanamadım. Biraz da kemik yapımdan dolayı kazanmadım. İri kemikli bir yapıya sahibim. Sınav jürisi bu kız büyüyünce havaya atacak sonra tutacak bir balet olmadığı için beni seçmedi (gülücük..) Ama bale tutkusunun sonra tiyatro ve oyunculuk hayatımda büyük etkisi oldu. Şimdi iyi ki tiyatro oyuncusu olmuşum diyorum; çünkü tiyatro, dans ve müzik tutkumu bir arada sağaltabileceğim bir sanat dalı.


Bu arada Deniz Akkaya’nın da içinde olduğu bir tiyatro topluğu geldi Giresun’a. Sizce bir mankenden oyuncu veya tiyatrocu olur mu?
Olabilir... Tabi ki bu yola baş koymak gerekiyor, Eğitimini alırsanız, işinizi ciddiye alırsanız yapabilirsiniz. Ama tiyatro sahnesi zordur; çünkü oyunculuğun er meydanıdır tiyatro. Dizi ya da sinema, daha çok yönetmen işidir. Tiyatrodaysa; oyuncu, seyirci ile karşı karşıyadır. Oyuncu olarak sahnede inandırıcılığı sağlamak ve ilüzyon yaratmak bütün çıplaklığıyla size kalır ve bu da hiç ama hiç kolay bir şey değildir. Tiyatro, defterden kitaptan öğrenilecek bir şey değil. Konservatuardan mezun olmakla da hemen iyi oyuncu olunmuyor. Sürekli seyirci karşısına çıkmak ve deneyimlemek çok önemli.

Hiçbir meslek kolay değil. Saygı duymak gerek. Herkesten ve her şeyden önce siz mesleğinizi saygıyla, büyük bir inançla ve sevgiyle yaparsanız mesleğinizin saygınlığını arttırırsınız…İster garson olun, ister taksi şoförü…Her mesleğin kendine göre zorlukları vardır. Mankenlik de öyle. Ben lise yıllarında, yani buluğ çağımda bir ara heves ettim; ama sonra bana yetmeyeceğine karar verdim.

Nursel nasıl bir karakter? Sonbahar dizisinden nasıl bir tepki alıyorsunuz?
Nursel, karakteri ruhsal bunalımda olan bir kadın. Kocasını çok seven ve onu tekrar elde etmek için her şeyi yapan bir karakter. Ona bir taraftan sinir oluyoruz; ama bir taraftan da onu anlıyoruz. Ben tiyatroda birbirinden çok farklı roller oynama şansı yakalayan bir oyuncu oldum, umarım bu televizyon ve sinemada da devam eder. Nursel, neyi nasıl yapacağını bilen bir tip değil; çünkü hayatı boyunca istediği her şeyi elde etmek için çabalamak zorunda kalmamış, her şey ailesi tarafından ona hazır olarak sunulmuş. Hatta kocası bile ( gülücükler… ) O yüzden kocasını tekrar elde etmek için başvurduğu yollar bile saçma sapan ve eline yüzüne bulaştırıyor. Karakterle ilgili dışarıda aşırı olumsuz hiçbir tepki ile karşılaşmadım.


Sanırım Son Bahar sizin ilk Televizyon projeniz. Peki dizi ne kadar daha devam edecek?
Şuan Son Bahar projesinde, Gold Film’le çalışıyorum. Dizinin yapımcısı Faruk Turgut. Yapımcım benim gibi kamera deneyimi olmayan biri ile çalışmakla aslında büyük bir risk aldı. Ve bana inandı güvendi. Ben de bu yola baş koydum ve kamera oyunculuğu tekniğini öğrenmek anlamında başarılı olduğuma inanıyorum.

Sezon sonuna kadar devam edecek. İyi de gidiyor, bu sezonun tutulan birkaç işinden biri...Benim de yer aldığım ilk dizi projesi. İyi bir ekip ve kadro ile çalışıyorum. Nihat Durak gibi bir yönetmenle çalışıyorum. Son Bahar gibi, böyle güzel bir kadroyla ve yönetmenle çalışıyor olmak noktasında benim için büyük bir şans...

Oyunculuk, benim mesleğim ve oyunculuğu büyük bir aşkla yapıyorum. Konservatuar mezunuyum. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda oyuncuyum. Bu da büyük bir şans benim için; çünkü Türkiye’nin en iyi ekibiyiz diyebilirim. Bir kadın oyuncunun meslek hayatında oynamak isteyebileceği rolle oynadım bu tiyatroda.

İlgi alanlarınızda at binmek var. Çok fazla at binen bayan yok…
At binmeyi çok seviyorum. İlgi anlarımın arasında yer alıyor. Öğrenmek istedim ve öğrendim. Ayrıca bir oyuncunun bilmesi zorunlu sporlardan biri. Tıpkı eskrim gibi…

Ağabeyiniz Tonguç Yücel Oksal’ın yönlendirmesiyle tiyatroya başladığınızı söylediniz…
Evet… Sürekli görüşürüz ve ben ona danışmadan bir iş yapmam.
Sekiz yıldır profesyonel tiyatro yapıyorum. Ama televizyonda yer almakla büyük bir başarı kazanılmış gibi geliyor insanlara. Tonguç Abim de tiyatroda çok başarılı işler yaptı. Sadece yurt dışında olduğu için çok fazla duyulmadı, Amsterdam-Türk Tiyatro Festivali’ni koordine etti yıllarca ve tek kişilik oyunlarla Avrupa turnesine çıktı oyuncu olarak...

Sizin gibi oyuncu olmak isteyen bir çok insan var. Neler tavsiye edersiniz?
Gerçekten istemek ve hissetmek gerekir. İstiyorum demekle asla olmaz. Bir şeyler yapmak, bu konuda kendinize müthiş bir emek harcamanız gerek... Okumak, araştırmak ve algılarınızı açmanız gerek. Bu kıvama gelene kadar bir çok aşamadan geçmeniz gerekiyor. Okudum, araştırdım, bocaladım ve artık başarıyorum. Ve son olarak da, çok çok sevmek gerek.




Sinema ve oyunculuğa dair planlarınız nelerdir?
Keyifle oynayacağım bir sinema filminde yer almayı çok istiyorum,
şimdilik planım bu ( gülücükler )

Giresun mekan ve tarih olarak çok güzel bir şehir. Bizim kalemiz var ve kaleye, KALEWOOD yazalım orda bir film çekelim diyorum…
Evet neden olmasın ki yeter ki istensin. Elinize bir kamera alırsınız ve samimi şeyler çekilebilirsiniz. Yani iyi bir iş çıkarmak için çok büyük prodüksiyona gerek yok. Samimi olmanız bile yeterli olabilir. Ayrıca Giresun’da sinema filmi çekilecek mekan ve potansiyel mevcut.

Aşk ve evlilik konusunda neler düşünüyorsunuz?
Bana aileminin evlilik konusunda bir baskısı yok. Yani evlilik zorla olmuyor. Tabi doğru insanı, doğru zamanda bulmak gerekiyor. Hissetmek lazım ve işte o adam demeniz lazım…

Giresun'la ilgili neler söylemek istersiniz?
Memleketimi çok seviyorum. Giresun kültürü ve doğası hakkında sohbetler ediyorum. Mesela Giresun’a geldiğimde alışverişimi yine buradan yaparım. Hala burada yaşayan arkadaşlarım var. Ben burada yaşasaydım şehrin vizyonu ve gelişimi için bir şeyler yapmak isterdim. Herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Sadece gezip tozmakla bu şehre bir katkı sağlayamazsınız. Mutlaka bir şeyler yapmak gerekiyor.
Sitemize toplam 49989 ziyaretçi girmiştir!